Bahri KUŞ
Soner AKDAĞ
Özet:
Dünyanın
en eski dillerinden biri olan Türkçe, üzerinden geçen uzun zamanla birlikte
bazı dünya dillerinden etkilenmiş ve birçok dünya dilini de çeşitli yönlerden
etkilemiştir. Türkçe, Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinden itibaren Farsça ve
Arapça gibi dillerin yoğun tesiri altında kalmış ve bu dillerden birçok kelime almıştır.
Bununla birlikte Türkçe de sözü edilen dilleri etkilemiş ve bu dillere birçok
kelime ve ek kazandırmıştır.
Bu
kısa araştırmada Türkçeden Arapçaya geçen dört farklı sonekten söz edilecek ve
bu eklerin Türkçe ve çeşitli Arap lehçelerindeki işlev ve örneklerine yer
verilecektir.
Anahtar Kelimeler:
Türkçe, Arapça, Sonek, Arap Lehçeleri.
Abstract:
A New Study on Turkish Suffixes Use in Several
Arabic Dialects
The Turkish
language, one of the oldest languages in human history, has throughout the
history of man has been influenced by other world languages and at the same time
has affected many of them as well. With the establishment of Ottoman Empire,
Turkish has come under the influence of the Arabic and Persian languages and
has imported a considerable volume of vocabulary from them. At the same
time, the Turkish language has over the years affected Arabic and Persian
through export of a sizable number of words, and affixes to them.
This modest research effort touches upon four
common suffixes that have entered the Arabic language. The use and function of
these suffixes are discussed with examples.
Key Words:
Turkish, Arabic, Suffix, Arabic Dialects.
GİRİŞ
Günümüzde 200 milyonu aşkın insan tarafından konuşulmakta
olan Arapça, tıpkı aynı ailenin diğer üyeleri arasında yer alan Aramice,
Habeşçe, Güney Arapçası, Süryanice ve İbranice gibi, Hâmî-Sâmî (Afro-asiatic)
dil ailelerinin Semitik diller grubuna mensup çok eski bir kolu olarak karşımıza
çıkar.[1]
Hâmî-Sâmî dil aileleri, altı farklı dil grubundan müteşekkildir ki bunlar: Kıptî
(Egyptian), Berberî (Berber), Küşidik (Cushidic), Sâmî (Semitic),
Omitik (Omitic) ve Çad (Chadic) dil gruplarıdır.[2]
Arapça, bu dil gruplarından Semitik gruba (Sâmî) dâhil olup mezkûr grup adını,
Nuh Peygamber’in oğlu olan Sâm’dan almıştır.[3]
Batı Asya’dan Kuzey Afrika’ya kadar çok geniş bir alana
yayılan bu köklü ve zengin Sâmî dili; Fas, Cezayir, Moritanya, Tunus, Libya,
Mısır, Sudan, Djibouti, Somali, Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn, Katar,
Birleşik Arap Emirlikleri, Amman, Yemen, Ürdün, Suriye, Irak ve Lübnan’dan
oluşan toplam yirmi farklı ülkede konuşulmaktadır.[4]
Bazı batılı dilbilim kaynaklarında[5]
İsrail’in bir parçası olarak gösterilen Filistin topraklarında da Arap dili
konuşulur. Ayrıca İran’ın Güneydoğu cephesinde, Türkiye’nin Güneydoğu
Bölgesi’nde (özellikle de Hatay’da), Çad’da, Sahara’nın kuzeyinde ve çeşitli
dünya devletlerinde de Arapçayı anadil olarak kullanan topluluklara rastlamak
mümkündür. Genellikle çöl iklimine sahip bir coğrafyada varlık gösteren Arapça,
hem aynı coğrafyanın sahip olduğu yer altı zenginlikleri ve hem de takriben iki
milyar insanın hayatına yön veren bir dinin dili olması hasebiyle, küreselleşen
dünyanın stratejik önemini haiz dillerinden biri olmaya layıktır.
Arapça, Osmanlı Devleti’nin üç kıtayı birleştiren devasa sınırları
içerisinde asırlarca varlığını muhafaza edebilmiştir. Yaklaşık yedi yüzyıl boyunca
hâkimiyetini devam ettiren Osmanlı Devleti’nin birçok ırkı ve dolayısıyla da
dili birbiriyle buluşturan karma yapısı, devleti oluşturan bu etnik gruplar
arasında dinî, ilmî, siyasî, içtimaî, edebî ve kültürel çeşitli etkileşimlerin oluşmasına
zemin hazırlamış ve Arapça ile Türkçe de sözü edilen bu alış-verişten paylarına
düşeni almıştır.
Bir dilin, özellikle de coğrafya açısından komşusu olan başka bir dilden
etkilenmesi kadar doğal bir şey yoktur. Tıpkı diğer dillerde olduğu gibi Türkçe
de zengin dağarcığına başka dillerden kelimeler almış, ayrıca kendi söz varlığı
içerisinde bulunan birçok kelimeyi de bazı dünya dillerine vermiştir. Osmanlı
Devleti’nin ilk dönemlerinden itibaren bilhassa Farsça ve Arapça gibi dillerden
etkilenen Türkçe, sadece bu dillerden etkilenmekle kalmayıp sözü edilen dillere
de muhtelif yönleriyle tesir etmiştir. Hatta bu tesir, sadece kelime verme
şeklinde vukû bulmamış, bunun yanı sıra Türkçe, Arapça söz varlığına çeşitli ekler
(affixes) de kazandırmıştır.
Diller arasında özellikle de ek alış-verişi, göz ardı edilemeyecek
kadar mühim bir konudur. Zira dillerin birbirine ek kazandırması, bu
diller arasında herhangi bir kelimenin alınıp verilmesinden çok daha az mümkün
olabilmektedir. Bu yönüyle de Türkçe, sanılanın aksine, sadece Arapça
unsurların yoğun istilâsına uğramamış, aynı zamanda Arapçayı da onun morfolojik
yapısı içerisine çeşitli ekler ilâve edecek kadar etkileyebilmiştir.
Bu kısa incelemede, Türkçenin çeşitli Arap lehçelerine kazandırmış
olduğu toplam dört sonekten söz edilecek ve bu eklerin önce Türkçe, daha sonra
ise Arap lehçelerindeki kullanılış şekillerine, kaynaklarıyla ve muhtelif
örnekler eşliğinde yer verilecektir.
1. /+CI/-/+CU/
1.1. Türkçeye Ait
Kullanımlar
Türkçenin en eski yazılı metinleri olan Köktürk Yazıtları’ndan itibaren
görülmeye başlanan ve dilimizin en işlek isimden isim yapım eklerinden olan
/+CI/-/+CU/ eki, Ölçünlü Türkiye Türkçesi’nde de aynı işleklik ve çeşitli
fonksiyonlarla kullanılmaya devam etmiştir. Bu ekin genelde meslek ve uğraşı
isimleri meydana getirdiği konusunda bilim adamları ittifak hâlindedirler.[6]
Eski Türkçe’den itibaren sadece ç’li şeklini görebildiğimiz ekin c’li
şekilleri ise daha sonraki devirlerde teşekkül etmiştir.[7]
Özellikle Eski Anadolu Türkçesi’nde takip edilen imlâ geleneğinden dolayı çok
defa ç’li olan ekin c’li olarak yazılması, bu inkişâfın zamanı konusunda
araştırıcıların kesin bir tespit yapmalarına engel olmuştur.
Ad soylu kök veya gövdelere bağlanarak çeşitli işlevler üstlenen bu ekin
fiil soylu kök ya da gövdelere de eklenebilmesi, bu fiillerin /-I/ ekini alarak
isim türünden bir biçime bürünmeleriyle mümkün olabilmektedir. Sür-ü+cü,
sömür-ü+cü gibi örneklerde görülen bu olay, eylem kök ya da gövdelerinden ad
soylu sözcük türeten /-I/ eki ile /+CI/ ekinin kalıplaşması sonucu meydana
gelmiştir.[8]
İşleklik derecesi son derece yüksek olan /+CI/-/+CU/ eki, işlevleri
bakımından birbirinden çok farklı olmamakla birlikte çeşitli başlıklar altında
değerlendirilebildiği gibi en yaygın fonksiyonu meslek ve uğraşı isimleri
meydana getirmektir. Aslında bu ek, ismi mesleğinden hareketle niteleyen
sıfatlar yapar. Fakat nitelenen her durumda belirli olduğu için eksiltilir ve
meslek sıfatı, meslek adamı adı değerini kazanır. Örnekler incelendiğinde
“meslek adamı” genel kavramı içinde eklendiği kök veya gövdeye bağlı olarak
değişik işlevlerin söz konusu olduğu görülür.[9]
- Meslek ve uğraşı isimleri
yapar:
Ekin Köktürk Yazıtları’ndan itibaren en çok kullanıldığı biçimidir. Bir
işi ya da zanaat dalını kendisine meslek olarak seçmiş kişiler ile bu uğraşı
alanları arasında “yapıcı-edici”,
“yapan-eden” anlamlarında ilişki kurar. Türkçenin tarihî dönemlerinde bu
işlevde kullanılan örneklerden bazıları şunlardır: b(a)rk itgüçi (türbe
yapımcısı), taş itgüçi (taş ustası), sıg(ı)tçı (yasçı, ağlayıcı, yas tutan), b(e)d(i)zçi
(ressam, heykeltıraş), alçı (hile yapan, hileci), asıgçı (faydacı, kârcı), basımçı
(zulüm eden), ozunçı (iftiracı), sakışçı (muhasebeci, hesap bilen), afsunçı
(sihirbaz, büyücü), sırçı (cilacı), boyogçı (boyacı), eymençi (korkutucu), kopuzçı
(kopuz çalan), tapugçı (hizmetçi), küçemçi (zulüm eden), atımçı (atıcı), bitikçi
(yazar, kâtip), zindancı vs.
Ayrıca bu ekin Çağatay Tükçesi döneminde /+∏U/ ve
bazen de /-mAk/ fiil ismi eklerinden sonra sıklıkla kullanıldığı bilinmektedir.[10] alıp
satḳuçı (alıp satıcı, tüccar), kişver açḳucı (ülke açıcı, fatih), dégüçi
(deyici, hikâyeci) vs.
Ölçünlü Türkiye Türkçesi’nde bu işlevin vukû bulduğu örneklerden bazıları
ise şunlardır: ayakkabıcı, boyacı, nişancı, fırıncı, elektrikçi, bozacı, aşçı,
zurnacı, uncu, yorgancı, dönerci, sucu, çaycı, eğitimci, süslemeci, balıkçı vs.
Aslında /+CI/ ile türetilmiş her gösteren, tamlananı düşmüş bir sıfat tamlaması
değerindedir. Yapı her zaman (S+Ø)=(STM)=(İ) biçimindedir. aş+çı (aş pişiren
[kişi]), göz+cü (göz doktoru [olan kişi]).[11]
- Alışkanlık
bildirir:
Aceleci, arabozucu, kavgacı, menfaatçi, çıkarcı, uykucu vs. gibi örnekler,
hem sıfat hem de isim olarak kullanılabilirler.
- İnanışı,
ideolojiyi, görüşü bildirir:
Ülkücü, milliyetçi, halkçı, Atatürkçü, cumhuriyetçi, gerici, ilerici gibi
hem isim hem de sıfat olarak kullanılabilen, düşünüş ya da inanış biçimlerini
ifade eden yapıları teşkil eder.
- Eklendiği
sözcüğe sahiplik anlamı katar:
Davacı, hamamcı, hancı, fırıncı, mirasçı vs.
- Eklendiği
isimle ilgisi bulunan “kimseyi” gösterir[12]:
Aracı, dünürcü, erkenci, akşamcı, sabahçı, yolcu vs.
- Alet
isimleri meydana getirir:
Yazıcı, tarayıcı, ısıtıcı, soğutucu gibi örneklerin yanı sıra sıfat
görevinde kullanılan delici, kesici gibi kelimeler de nitelediği/belirttiği
isimlerin özelliklerinden hareketle isim olarak da kullanılabilmektedirler.
- Meslek ve
uğraşı anlamlarından hareketle yer ismi yapar:
Sabuncu (Beli), (Aşağı) Ayrancı,
Bostancı, Sirkeci, Leblebici (Yokuşu) gibi örneklerin yanı sıra /+lAr/ çokluk
ekinin de eklenmesiyle aynı işlevin görüldüğü Sütçüler, Akıncılar, Bağcılar vs.
gibi örnekler de bulunmaktadır.
- Arapça ve
Farsça bazı eklerin yerine de kullanılabilir[13]:
Muhafazakâr (tutucu), bestekâr
(besteci), hizmetkâr (hizmetçi), kimyager (kimyacı), emektar (emekçi)[14], kindar
(kinci, kin tutan), pişdâr (öncü), sancaktar (sancakçı, sancağı taşıyan
[kişi]), kemanî (kemancı), tanburî (tanburcu) vs.
- Bazı Arapça
sıfat-fiillerin Türkçeleşmesini sağlar[15]:
Mukallit (taklitçi), muakkip (takipçi), mümessil (temsilci), müddei
(davacı), naşir (neşirci), muharip (savaşçı) vs.
1.2.
Arapçaya Ait Kullanımlar
Türkçenin en işlek isim yapım eklerinden biri olan /+CI/ biçimbirimi
(morphem), çeşitli biçimbirimsel değişkeleriyle (allomorph), bazı Arap
diyalektlerinde en çok varlık gösteren sonek (suffix) olarak karşımıza çıkar.[16] Özellikle
de günümüz Irak lehçesinde sıklıkla kullanılan bu ek, çoğunlukla da sözü edilen
lehçeye Türkçe ve Farsçadan geçen yabancı kökenli kelimelerle birlikte, çeşitli
meslek ve uzmanlık alanlarını ifade eden isimler türetmek üzere kullanılır.[17] Bu
biçimbirimin, lehçelerin farklı fonetik yapıları dikkate alındığında, Arapçada üç
farklı şeklinin olduğu görülür.
/+CI/ sonekinin Kahire lehçesindeki
biçimbirimsel değişkeleri /+gµ/ ve /+agµ/[18], Irak
diyalektindeki biçimbirimsel değişkesi ise /+çµ/’dir.[19]
Mezkûr eke konu olan /ج/ fonemi, Kahire ve Irak lehçelerinden ilkinde patlamalı
(plosive) bir artdamaksıl (postpalatal)[20] iken,
diğerinde ise patlamalı bir öndamaksıl (prepalatal) olarak
teşekkül eder.[21]
Bu ekin bulunduğu Arapça kelimelerin, Arapçadan Türkçeye yalın olarak
geçip, sözü edilen ek ilave edildikten sonra tekrar Arapçaya geri döndüğü
düşünülebilirse de durumun böyle olmadığını gösterecek bazı önemli deliller
vardır:
- Öncelikle bu ek, bünyesine sonradan ilâve edildiği Arapça kelimelerin
fonetik özelliklerine uygun olarak değişmeyip yalnızca bir tek vokal
eşliğinde kendini gösterir. Eğer bu yapı, bir ek olarak değil de, kelimeyle
birlikte Arapçaya geçen kaynaşmış bir ifade biçimi olsaydı, durum az önce
söyledindiği gibi olmaz ve bu biçimbirimin, eklendiği kelimenin fonetik
keyfiyetine göre farklı vokallerle kendini gösteren şekilleri olurdu. Örneğin
“pôs†a+çµ” kelimesinin “pôstaçı”, “§âbun+çµ” kelimesinin “§âbunçu”,
“kebab+çµ” kelimesinin “kebabçı”, “ma¡gun+gµ” kelimesinin ise “ma¡gungu” olması gerekirken durum böyle olmamıştır.
- İkinci olarak bu ek, ilâve edildiği Arapça kelimenin fonetik
özelliklerine uymak şöyle dursun, kelime kökünde ses türetme ve düşürme
görevleri üstlenmektedir. Bu durumda sözü edilen ek, kelimenin bünyesinde
çeşitli ses hadiselerine sebep olabilen müstakil bir yapı olarak teşekkül
eder. Örneğin “…ahve” kelimesi ek aldığında “…ahav+çµ”, “†urşµ” kelimesi ek aldığında “†uruş+çµ”, “√ammâm” kelimesi ek aldığında “√ammam+çµ (uzun
değil)”, “…undara” kelimesi ek aldığında “…undar+çµ”, “idâre” kelimesi ek aldığında “idar+gµ (uzun
değil)”, “ta√rµr” kelimesi ek aldığında “ta√rir+gµ (uzun
değil)”, “gevâhir” kelimesi ek aldığında ise “gevahir+gµ (uzun
değil)” şekline bürünmüştür.
- Son olarak bu ek, Türkçede bulunmayan kelimelerle birlikte de
kullanılmıştır. Eğer ek, sanıldığı gibi Türkçe kelimelerle birlikte
Arapçaya geçseydi, bu durumda Türkçede hiç kullanılmayan birtakım Arapça veya
diğer dillerden olan (Farsça ve İngilizce) kelimelerin sonunda
bulunamazdı. Bu duruma örnek olarak “«amur+gµ (alkolik)”, “te≠ker+gµ
(biletçi)”, “felesân+gµ
(meteliksiz)”, “…umsân+gµ
(gömlekçi)”, “kâlûn+gµ
(çilingir)” ve “bâysikil+çµ (bisikletçi)” kelimeleri verilebilir.
/+CI/ ekinin ayrıca Irak ve Kahire lehçelerinde kullanılan bir de çoğul
şekli vardır ki o da “+çiyye / چية+”[22] ya da
“+giyye / جية+”dir.
Örneğin Irak lehçesinde “bistan+çµ” kelimesinin çoğulu “bistan+çiyye”, “çây+çµ” kelimesinin çoğulu ise “çây+çiyye” biçimindedir.[23] Diğer
taraftan Kahire lehçesinde “idar+gµ” kelimesinin
çoğulu “idar+giyye”[24], “egza+gµ (eczacı)” kelimesinin
çoğulu ise “egza+giyye”[25]
şeklindedir.
Irak lehçesinde, /+CI/ biçimbirimiyle kullanılan çeşitli kelimelerin yer
aldığı bazı atasözü ve deyimlere de rastlanır. Bunlardan bazıları ise şu
şekildedir:
1. “il-yamançµ”: “Ayakkabı
tamircisi” anlamına gelen bu deyim, insanlara karşı kabalıkla muamele etmeyi
alışkanlık hâline getirmiş düşük sınıftaki şahısları ifade etmek için
kullanılır.[26]
2. “İl-mâl li’l-mâlçµ, vi’z-zibil li’l-«ânçµ”: “Mal zenginin, zibil hancının.” şeklinde tercüme edebileceğimiz bu
atasözü, başkalarını istismar ederek onlardan faydalanan kişiler için
kullanılır.[27]
3. “Rasô dazπa mâl yamançiyyi”: “O,
küçük bir ayakkabıcının seviyesi kadar mahdut bir akla sahiptir.” Bu atasözü,
büyük bir kafası olmasına karşın küçük bir beyni olan akılsız kimseler için
kullanılır.[28]
Çeşitli lehçeler için /+CI/ ekine örnek olmak üzere topladığımız bazı
kelimelerin listesi aşağıda verilmiştir. Listede gösterilmeyip de lehçelerde
kullanılan konuyla ilgili daha birçok malzeme vardır.[29]
Irak
Lehçesi Örnekleri:
خان «ân (han) →
خانچي «ân+çµ (hancı)
تتن titin (tütün) →
تتنچي titin+çµ (tütüncü)
پوسطة pôs†a
(posta) → پوسطچي pôs†a+çµ
(postacı)
شكر şekar
(şeker) → شكرچي şekar+çµ
(şekerci)
چاي çây
(çay) → چايچي çây+çµ
(çaycı)
قهوة …ahve
(kahve) → قهوچي …ahav+çµ
(kahveci)
بستان bistân
(bostan) → بستنچي bistan+çµ
(bostancı)
كباب kebâb
(kebap) → كببچي kebab+çµ
(kebapçı)
طرشي †urşµ
(turşu) → طرشچي †uruş+çµ
(turşucu)
حمام √ammâm
(hamam) → حممچي √ammam+çµ
(hamamcı)
صابون §âbûn
(sabun) → صابنچي §âbun+çµ (sabuncu)
قندرة …undara
(kundura) → قندرچي …undar+çµ
(kunduracı)
دمبگ dumbuk
(dümbelek) → دمبگچ dumbek+çµ
(dümbelekçi)
تنك tenek (teneke) →
تنكچي tenek+çµ (kalaycı)
قرية …arye
(köy)
→ قروچي …arva+çµ
(muhtar)
خرفان «irfân
(koyun)
→ خرفنچي «irfan+çµ
(aptal)
بواب bevvâb
(kapıcı)
→ بوابچي bevvâb+çµ
(kapıcı)
بايسكل bâysikil
(bisiklet)
→
بايسكلچي bâysikil+çµ (bisikletçi)
Kahire
Lehçesi Örnekleri:
ادارة idâra (idare) →
ادرجي idar+gµ
(idareci)
تعليم ta¡lµm
(öğretme) → تعلمجي ta¡lim+gµ
(öğretici)
تحرير ta√rµr
(yazma) →
تحررجي ta√rir+gµ
(yazar)
مخزن ma«zen
(mahzen) → مخزنجي ma«zen+gµ
(mahzenci)
مطعم ma†¡am
(lokanta) → مطعمجي ma†¡am+gµ
(lokantacı)
تلغراف tilliπrâf
(telgraf) → تلغرفجي tilliπraf+gµ
(telgrafçı)
جواهر gevâhir
(mücevherat) → جواهرجي gevâhir+gµ
(kuyumcu)
معجون ma¡gûn
(macun/ilaç) → معجنجي ma¡gun+gµ
(macuncu)
سفرة sufra
(sofra) → سفرجي sufra+gµ
(garson)
أفيون afyûn
(afyon) → أفينجي afyun+gµ
(afyoncu)
أجزا egzâ
(ecza) → أجزجي egza+gµ
(eczacı)
أصول u§ûl
(usûl) → أصولجي u§ûl+gµ
(usûlcü)
أويمة ûyma
(oyma) → أويمجي ûyma+gµ
(oymacı)
خمر «amr
(alkol) → خمرجي «amur+gµ
(alkolik)
تذكرة te≠kera
(bilet) → تذكرجي te≠ker+gµ
(biletçi)
مزهر mezher
(tambur) → مزاهرجي mezâhir+gµ
(tamburî)
فرصة fur§a
(fırsat) → فرصجي fur§a+gµ
(fırsatçı)
فلسان felsân
(iflâs etme) → فلسانجي felesân+gµ
(meteliksiz)
قمصان …umsân
(gömlekler) → قمصانجي …umsân+gµ
(gömlekçi)
كلام kelâm
(konuşma) → كلمنجي kelemen+gµ
(geveze)
كالون kâlûn
(kapı kilidi) → كالونجي kâlûn+gµ
(çilingir)
لومان lûmân
(cezaevi) → لومانجي lûmân+gµ
(cezaevi gediklisi)
2. /+lI/-/+lU/
2.1. Türkçeye Ait
Kullanımlar
Türkçenin isimden isim ve isimden sıfat türetme eklerinden olan[31]
/+lI/, /+lU/, işleklik derecesi son derece yüksek ve varlığına Türkçenin tarihî
dönemlerinde de tanıklık ettiğimiz bir yapım ekidir. Hâl kategorisi içerisinde varlık hâli olarak adlandırılır ve
barındırma, bulundurma anlamlarıyla (kırmızı başlık+lı kız) öne çıkar. Eklendiği
isme sahip olma, bağlantılı olma, ihtiva etme gibi anlamlar katan ve isimlerin
kavram alanını genişleten bu ek, Eski Türkçede de bugünkü çok şekilliliği ile
kullanılmaktaydı. Eski Türkçe’de /+lıπ/, /+lig/,
/+luπ/, /+lüg/ şeklinde kullanılan bu ekin daha o
devirlerde vokal uyumuna bağlı olarak kullanıldığı görülmektedir. Batı Türkçesi’ne
geçerken ekin bu aslî şekilleri değişmiş, Eski Türkçe’de iki veya daha çok
heceli kelimelerin sonunda bulunan g ve π’lar
düşmüştür. Bu düşüş, ekin vokaline de tesir etmiş ve düz vokalli şekilleri
yuvarlaklaştırarak eki yalnız yuvarlak vokalli şekiller hâlinde bırakmıştır. Bu
yüzden eki, Eski Anadolu Türkçesi’nde yalnızca yuvarlak vokalli olarak
görmekteyiz: yaş+lu, kayπu+lu…[32]
İsimlere yönelik olarak daha çok niteleme işlevi ile yeni isimler ya da
sıfatlar meydana getiren bu ekin Ölçünlü Türkiye Türkçesi’ndeki başlıca
fonksiyonları şunlardır:
- Sahiplik,
ilgili olma, bulundurma anlamlarında sıfatlar türetir:
Tatlı, gürültülü, boyalı, acıklı, ağlamaklı,
sevinçli, neşeli, korkulu, acılı, varlıklı, sağlıklı, paralı, sulu, şemsiyeli
vs.
- Yer adları
türetir:
Ahmetli, Salihli, Turgutlu, Söğütlü, Bostanlı, Bayraklı
vs.
- Yer
isimleriyle birlikte kullanılarak bir şehre, ülkeye, hanedana, millete
mensubiyet bildirir:
Osmanlı, Erzurumlu, Ankaralı, Amerikalı, Beşiktaşlı,
Yunanistanlı[33],
Bulgaristanlı vs.
- Sayı
isimleri ile birlikte kullanılarak sayı grupları oluşturur:
Üçerli, beşerli, onarlı, yüzerli, binerli vs.
- İkilemeler
kurar:
Allı pullu, senli benli, aklı uslu, tatlı tatlı,
çoluklu çocuklu, kadınlı erkekli, içli dışlı, canlı kanlı vs.
- Bazı Arapça
ve Farsça kelimelerin Türkçeleştirilmesinde kullanılır[34]:
Zî-kıymet (kıymetli), zî-hayat (canlı), Erzurumî (Erzurumlu),
Gencevî (Genceli), asabî (sinirli), daimî (sürekli), elîm (acıklı), mahkûm (hükümlü),
mücrim (suçlu), alâkadar (ilgili), manidar (anlamlı), sayedar (gölgeli), namdar
(namlı) vs.
/+lI/, /+lU/ eki Ölçünlü Türkiye
Türkçesi’nde bazı kalıplaşmış kelimelerde karşımıza çıkar: pahalı, elverişli,
danışıklı, sözlü gibi. Burada yer verilen örneğin yanı sıra, sözlü kelimesi bir kişinin medenî durumu üzerinde verilmiş/kararlaştırılmış bir sözün
olduğunu anlatırken “Yarın saat 10’nda
sözlü imtihan yapılacaktır” cümlesinde kullanılan sözlü ifadesi sorgulamanın/sınavın söze/konuşmaya dayalı olarak
gerçekleştirileceğini anlatması bakımından cümleye bir vasıta anlamı katmıştır.
2.2.
Arapçaya Ait Kullanımlar
Ölçünlü Türkiye Türkçesi’nin en işlek biçimbirimlerinden biri olan /+lI/,
çeşitli Arap diyalektlerinde en sık görülen soneklerden biridir. Irak
lehçesinde bu ek, çoğunlukla, yer isimlerine eklenmek suretiyle belli bir yerde
ikamet eden şahıslara işaret etmek üzere kullanılır.[35]
Bununla birlikte aynı ek, zaman zaman “sahiplik” ve “bulundurma” gibi görevler
de üstlenir ve eklendiği kelimeleri bazen sıfat yapar.
Mezkûr ekin, Arap
lehçelerinde kullanılan yalnızca bir biçimbirimsel değişkesi vardır ki o da “/+lµ/”dir.[36]
Bu biçimbirim, tıpkı /+CI/ biçimbirimi gibi eklendiği kelimelerde sıklıkla ses
değişimlerine de sebep olur. Sözü edilen soneki alarak yeni anlamlarda kullanılan
kelimelerin bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz[37]:
إزمر İzmir (İzmir) →
إزمرلي İzmir+lµ
(İzmirli)
بغداد Baπdâd
(Bağdat) → بغدادلي Baπdâd+lµ
(Bağdatlı)
شربات şerbât
(şerbet) → شربتلي şerbat+lµ
(şerbetli)
واجبات vâgibât
(ödevler) → وجبتلي vegbet+lµ (zorunlu)
شكر şekar
(şeker) → شكرلي şekar+lµ
(şekerli)
فضيلت fadµlet
(fazilet) → فضيلتلي fadµlet+lµ (faziletli)
عزت ¡izzet
(izzet) →
عزتلي ¡izzet+lµ
(izzetli)
مكتب mekteb
(okul) → مكتبلي mekteb+lµ
(öğrenci)
صوچ §ûç
(suç)
→ صوچلي §ûç+lµ
(suçlu)
حق √a…… (hakikat) →
حقلي √a……a+lµ (hakikatli)
بطل bu†ul
(dolandırıcılık)
→
بطلي bu†ul+lµ (dolandırıcı)
قپق …apa… (kapak) → قپقلي …apa…+lµ
(kapaklı)
قلعة …al¡ah (kale) →
قلعتلي …al¡at+lµ (tutuklu)
3. /+lIk/-/+lUk/
3.1. Türkçeye Ait
Kullanımlar
/+lIk/-/+lUk/ eki, Eski Türkçe’den günümüze kadar geçen devrede isimden
isim yapım eki olarak dilimizde en çok kullanılan yapım eklerinden biridir.
İşleklik dercesinin yüksek olması sebebiyle geçici ve kalıcı isimler
oluşturmada zaman zaman işletim eki görünümüne de bürünür. Türk yazı dilinin
başlangıcından itibaren /+lıπ/, /+lig/, /+luπ/, /+lüg/ şekilleri ile tam bir vokal uyumu içerisinde varlığını sürdüren
bu ekin Batı Türkçesi’nin ilk dönemlerinde görülen yalnız düz şekillerini (yo…+lık, gün+lik vs.) saymazsak önemli bir değişikliğe uğramadığını görürüz.[39] Osmanlı
Türkçesi’nin ilk dönemlerinde de devam eden tek şekilli kullanım daha sonra
vokal uyumuna bağlanıp çok şekilli olarak kullanılmıştır.
Asıl fonksiyonu sıfatlardan isim yapmak ve soyut isimler türetmek olan bu
ek, daha çok yer, alet ve topluluk isimleri teşkil etmektedir.
- Eklendiği
sözcüğe sınırlama, tahsis etme anlamları katar:
Yazlık (ev), kışlık (erzak), elbiselik (kumaş), damatlık, salatalık
(domates), aşurelik (buğday), salamuralık (zeytin)…
- Eklendiği
isme zaman anlamı katar:
“Gelinlik kızlar başlarına farklı renklerde
yazma örterlermiş.”, “Üç günlük yiyeceğimiz kaldı.” cümlelerinde geçen “gelinlik” (evlenme çağına gelmiş) ve “günlük” (zamanda sınırlandırma) kelimelerindeki zaman işlevi
/+lIk/-/+lUk/ eki ile sağlanmıştır.
- Eklendiği
sözcüğe durum/niteleme anlamını kazandırır:
“Üç günlük ömre beş günlük nafaka lâzım!”
cümlesinde “nasıl” sorusunun cevabını ve içinde bulunulan durumun niteliğini yine
/+lIk/-/+lUk/ eki sağlamıştır.
- Eklendiği
sözcüklerin anlamlarını genelleştirir:
Erkeklik, kadınlık, çocukluk, yakınlık, mutluluk, güzellik, hastalık,
zenginlik, fakirlik, varlık, yokluk vs.
- İsimlere
topluca bir yerde bulunma, toplanma anlamları katar:
Çiçeklik, bağlık, odunluk, mezarlık vs.
- İsimlere gelerek
alet isimleri oluşturur:
Gözlük, başlık, korkuluk, güneşlik, kalemlik, kitaplık, kulaklık vs.
- Meslek
isimleri oluşturur:
Öğretmenlik, balıkçılık, işçilik, doktorluk, mimarlık…
- İsimlere
gelerek giyim eşyası oluşturur:
Sabahlık, gecelik, gelinlik, damatlık, başlık, yağmurluk…
- Özellikle
renk isimlerine gelerek kaplama, bürüme anlamlarıyla yeni isimler
oluşturur:
Mavilik, yeşillik, allık, kızıllık, siyahlık, karanlık vs.
- Eklendiği
isme ölçü anlamını kazandırır:
Tonluk, bin liralık, üç kiloluk, on metrelik, iki litrelik gibi.
- İkilemeler
kurar:
Güllük gülistanlık, varlık yokluk, açlık tokluk, birlik beraberlik…
- Sınırlandırma
işleviyle yer isimleri oluşturur:
Kömürlük, odunluk, danalık (danaların bağlı tutulduğu yer, ahır),
kuzuluk, samanlık, yüklük…
- Doğada
birlikte ve yoğun olarak bulunan nesnelerin yer isimlerini meydana
getirir:
Fidanlık, taşlık, çakıllık, sazlık, zeytinlik, çalılık vs.
- Sosyal,
siyasî, dinî inanış ya da düşünüş biçimlerinin adlandırılmasında
kullanılır:
Halkçılık, ülkücülük, milliyetçilik, Atatürkçülük, Müslümanlık,
devrimcilik…
- Mevki,
rütbe ve makam bildiren isimler türetir:
Başkomutanlık, müdürlük, sekreterlik, başkanlık, bakanlık, müfettişlik…
- İlçe, köy,
mahalle, semt isimleri türetir:
Etlik, Ayvalık, Susurluk, İncirlik, Gemlik vs.
Ayrıca /+lIk/-/+lUk/ eki verilen şu
örneklerde de görüleceği üzere /-cA/, /+cI/, /+DAş/, /-gAç/, /-GAn/, /-gIç/,
/-Gın/, /-lI/, /+mAn/, /-mAz/, /-mIş/, /-sak/, /-sAl/, /-sIz/, /-sul/ gibi
eklerden sonra gelerek sıkça kullanılmaktadır: ayrı-ca-lık, devlet-çi-lik,
geri-ci-lik, göz-cü-lük, utan-gaç-lık, unut-kan-lık, çalış-kan-lık,
yok-sul-luk, kut-sal-lık…[40]
- Bazı Arapça
kelimelerin Türkçeleştirilmesinde kullanılır:
Meşruiyet (meşruluk), İslâmiyet (Müslümanlık), şahsiyet (kişilik),
vekâlet (vekillik), garabet (gariplik), sefaret (elçilik), liyakat (yararlık),
cinnet (delilik), yevmî (günlük), zatî (kişilik), dünyevî (dünyalık)[41]
3.2.
Arapçaya Ait Kullanımlar
Çeşitli Arap lehçelerinde kullanılan Türkçe soneklerden biri de /+lIk/
ekidir. Irak ve Kahire lehçeleri dışında çok az da olsa Suriye ve Yemen
lehçelerinde de örneğine rastlanan bu ekin, Kahire lehçesindeki şekli /+lik/
iken[42] Irak
diyalektindeki biçimbirimsel değişkesi /+loπ/’dur.[43]Aynı
ek, Suriye lehçesinde yer yer /+lek/ ve Yemen lehçesinde ise /+lik/ şeklinde de
görülür. Irak lehçesinde, bir kelimeye /+loπ/ ekinden
sonra ayrıca /+iyya/ biçimbirimi de eklenebilir.[44] Bu
biçimbirimin Arapçadaki bazı örnekleri ise şu şekildedir:
تمبل tembel (tembel) →
تمبللگ tembel+loπ (tembellik)
سرسري serserµ
(başıboş) → سرسرلگ serser+loπ (başıboşluk)
خواردة «vârda
(ahmak) → خواردلگ «vârda+loπ (ahmaklık)
ترس taras
(âdi) →
ترسلگ taras+loπ
(âdilik)
جربزة cerbeze
(kekelemek) → جربزلگ cerbez+loπ (kekemelik)
حنقباز √an…abâz (dolandırıcı) → حنقبازلگ
√an…abâz+loπ (dolandırıcılık)
حيز √µz (kötü) →
حيزلگ √µz+loπ (kötülük)
حيوان √ayvân
(hayvan) → حيوانلگ √ayvân+loπ (hayvanlık)
اتگ eteg
(etek) →
اتگلگ eteg+loπ
(eteklik)
اشك eşşek
(eşek)
→ اشكلگ eşşek+loπ (eşeklik)
چامر çâmur
(çamur)
→ چامرلگ çâmur+loπ (çamurluk)
حرم √aram (harem) →
حرملگ √aram+loπ
(haremlik)
سلاح silâ√
(silah)
→ سلاحلگ silâ√+loπ (silahlık)
4. /+sIz/-/+sUz/
4.1. Türkçeye Ait
Kullanımlar
/+sIz/, /+sUz/ eki, isimden isim yapan ve kimi zaman
bu ismi kelimenin bulunduğu yere göre sıfatlaştıran ya da zarflaştıran,
/+lI(g)/-/+lU(g)/ ekinin zıddı olarak nitelendirilen, “ile” edatının da olumsuzu
sayılabilen, tarihi Türk lehçelerinde gerek anlam gerekse yapı bakımından
değişime hemen hiç uğramamış olan bir olumsuzlama eki olarak tanımlanabilir.[46]
İşletim eklerinin yapım eklerinden
sonra kullanılması, Türkçenin temel morfololojik yapısına aykırı bir
kullanımdır. Eski Türkçe’den itibaren yuvarlak şekliyle varlığını sürdüren bu
ekin Türkçenin çeşitli devirlerinde çekim eki işlevi ile özellikle vasıta durum
ekinin olumsuzu (huzuruñsuz, visalüñsüz vs.) olarak kullanıldığı da görülür.
Ekin sahip olduğu işlek kullanım, eki çekim eklerine yaklaştırmaktadır. Ekin
yaygın ve işlek kullanılışının, isim çekim eklerinden sonra da yer almasını
sağladığı düşünülebilir. Fakat Türkçede böyle bir kullanımın olmaması, diğer
yapım eklerinde bu durumun görülmemesi, ekin, Eski Türkiye Türkçesi’nde başka
bir görevle kullanıldığını ortaya koymaktadır.[47]
Ekin Ölçünlü Türkiye Türkçesi’nde iyelik
eklerinden sonra (annemsiz, kardeşimsiz…) kullanıldığı da görülür. İyelik
eklerinin yanısıra bu ek, zamirden sonra da kullanılmaktadır. Bugün kullanılan
“bensiz” ifadesinin olumlu şekli “benli” değildir. “Bensiz” ifadesinin
doğru-olumlu karşılığı “benimle”dir.[48]
İsimlerden “yokluk, eksiklik,
bulundurmama” gibi anlamlarda sıfat türeten bu ek üzerinde görüş birliğine
varılan nokta, sıfat türeten /+lI/-/+lU/ ekinin karşıtı oluşudur. (tatsız,
renksiz, bilgisiz, yeneteksiz, sessiz, evsiz, işsiz vb.) Ancak hemen belirtmek
gerekir ki /+lI/-/+lU/ eki ile oluşturulmuş her ifadenin karşıtı /+sIz/-/+sUz/
eki ile yapılamamaktadır. “pahalı” ifadesinin karşıtı olarak “ucuz”, “hızlı”
sözcüğünün karşıtı olarak ise “yavaş” kelimeleri kullanılmaktadır.[49]
- Belirsiz
çokluk ifade eder:
Sayısız, hesapsız, ölçüsüz…
- Mecazî
anlamda kelimeler türetir:
Kafasız, beyinsiz, midesiz, zevksiz, patavatsız…
- İkilemeler
kurar:
Uçsuz bucaksız, parasız pulsuz, tatsız tuzsuz ayrıca vakitli vakitsiz,
zamanlı zamansız vb. örneklerde de görüldüğü gibi aynı kök veya gövdeden /+lI/
ekiyle beraber ikilemeler de oluşturur.
- Bazı Arapça
ve Farsça öneklerin yerine kullanılır:
lâ-ilâç (çaresiz), lâ-yemût (ölümsüz), bî-taraf (tarafsız), bî-karâr (karasız),
nâ-çâr (çaresiz)…
Bu ek fiilden hareket adları türeten
/-mA/, /-(I)m/ ve /-(U)m/ ekleriyle /-Ar/ sıfat-fiil eklerinden sonra gelerek
de yine yokluk anlamında sıfatlar türetir: acımasız, anlamsız, bakımsız,
olumsuz, sevimsiz, verimsiz, yorumsuz, geçersiz, tutarsız vb.[50]
4.2.
Arapçaya Ait Kullanımlar
Yukarıda da izah edildiği gibi Ölçünlü Türkiye Türkçesi’nin oldukça işlek
soneklerinden biri olan /+sIz/, örneklerine Kahire ve Irak lehçelerinde de
sıklıkla rastlanan bir biçimbirimdir. Bu ek, Irak lehçesinde /+lI/ ekinden daha
fazla ve /+CI/ ekinden ise daha az kullanılır.[51]
Türkçede isim yapım eki olarak kullanılan bu sonekin, Arap diyalektlerindeki
biçimbirimsel değişkesi /+sizz/ şeklindedir.[52] Tıpkı
Türkçede olduğu gibi Arap lehçelerinde de daha çok /+lI/ biçimbiriminin karşıtı
olarak işlev gören mezkûr ekle oluşturulan kelimelerin, Irak lehçesindeki
çoğulları /+iyya/ biçimbirimiyle yapılır.[53] Ekle
ilgili olarak şu örnekler verilebilir:
ناموس nâmûs
(namus) → ناموسسز nâmûs+sizz
(namussuz)
وجدان vucdân
(vicdan) → وجدانسز vucdân+sizz (vicdansız)
شرف şeraf
(şeref) →
شرفسز şeraf+sizz (ahmaklık)
ايمان µmân
(imân) → ايمانسز µmân+sizz (imânsız)
ادب edeb (edep) →
ادبسز edeb+sizz (edepsiz)
حيا √ayâ
(haya) → حيسز
√aya+sizz (hayasız)
عقل ¡a…l (akıl) →
عقلسز ¡a…il+sizz (akılsız)
دماغ demâπ (beyin) →
دماغسز demâπ+sizz (beyinsiz)
دين dµn (din) →
دينسز dµn+sizz (dinsiz)
عار ¡âr (utanma) →
عارسز ¡âr+sizz (utanmaz)
اخلاق a«lâ…
(ahlâk)
→ اخلاقسز a«lâ…+sizz (ahlâksız)
نار nâr (ateş) →
نارسز nâr+sizz (ateşsiz)
وچه
/ وچ viçç (yüz)
→ وچسز viçç+siz (yüzsüz)
Günümüz Irak lehçesinde
/+sIz/ ekinin bir örneğine, hâlâ kullanılmakta olan bir atasözünde de
rastlanır. Bu atasözü, “id-Dµnsizz yirµdla
µmânsizz.” şeklinde olup[54]
Türkçedeki “Dinsizin hakkından imansız gelir.” atasözünün karşılığıdır.
SONUÇ
Muhtelif Arap
lehçelerinde kullanılmakta olan dört biçimbirimi incelemiş olduğumuz bu kısa
araştırmanın nihayetinde, şu sonuçlara ulaşmış bulunuyoruz:
- Osmanlı
Devleti’nin yaklaşık yedi asır süren egemenliği neticesinde Türkçe ve
Arapça arasındaki tesir tek taraflı olmamış, Arapçanın Türkçe üzerinde
göstermiş olduğu etkinin -tam olarak eşiti olmasa da- bir benzerini de
Türkçe, Arapça üzerinde icra etmiştir.
- Türkçe; Arapçaya
kelime ihraç etmek dışında, bir dil açısından çok daha mühim bir hadise
olmak üzere, çeşitli yeni kelimeler oluşturmakta kullanılan ekler de verebilmiştir.
- Arapçada
kullanılan -/+«âne/
biçimbirimi hariç[55]-
toplam dört Türkçe biçimbirim vardır ki bunlar: /+CI/, /+lIk/, /+lI/ ve /+sIz/’dır.
Bu eklerin çeşitli Arap lehçelerinde kullanılan biçimbirimsel değişkeleri
ise /+çµ/-/+gµ/-/+agµ/, /+lµ/,
/+lik/-/+lek/-/+loπ/
ve /+sizz/’dir.
- Bu dört ek,
Arapçaya çeşitli kelimelerle kalıplaşmış olarak değil, münferit bir yapı
olarak geçmiştir. Zira bahsedilen ekler, Türkçede hiç kullanılmayan bazı
Arapça kelimelerin de sonuna getirilmekte ve kelimelerin yapılarında
fonetik açıdan muhtelif ses değişiklikleri de oluşturabilmektedirler.
- Bu ekler;
sadece konuşma dilinde değil, ayrıca yazı dilinde ve halk arasında yaygın
olan bazı atasözü ve deyimlerde de kullanılabilmektedir.
BİBLİYOGRAFYA
ABU-CHACRA, Faruk, Arabic: An Essential Grammar, Routledge, New
York, 2007.
AOUN, Joseph E. ve dğr., The
Syntax of Arabic, Cambridge University Press, New York, 2010.
AYGÜN, Mehmet, “Türkçe’deki -LIK Yapım Eki ve Bu Ekin
Almancadaki Karşılık ve Veriliş Şekilleri”, Fırat Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, Elazığ, 2010, c. X, Sy. 2, s. 51-64.
AYTAÇ, Bedreddin, Arap Lehçelerindeki Türkçe
Kelimeler, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 1994.
BADAWI, El-Said ve dğr., A Dictionary of Egyptian Arabic,
Librairie Du Liban, Beyrut, 1986.
BANGUOĞLU, Tahsin, Türkçenin
Grameri, TDK Yay., Ankara, 2007.
BERGSTRÄSSER, Gotthelf, Sâmî Dilleri Tarihi, çev. Hulusi
Kılıç-Eyüp Tanrıverdi, Anka Yay., İstanbul, 2006.
BİŞR, Kemâl, ‘İlmu’l-Esvât, Dâru Ğarîb,
Kahire, 2000.
BÖREKÇİ, Muhsine, Türkiye
Türkçesinde Yapı ve İşlev Bakımından Sözcükler, Erzurum, 2009.
BUSSMANN, Hadumod, Routledge Dictionary of
Language & Linguistics, Routledge, New York, 1996.
CEBEL, Muhammed Hasen Hasen, el-Muhtasar fî
Esvâti’l-Luğati’l-‘Arabiyye, Mektebetu’l-Âdâb, Kahire, 1427/2006.
CLARITY,
Beverly E. ve dğr., A Dictionary of Irapi Arabic, Georgetown University
Press, Washington, D.C., 2003.
ECKMANN, J., Çağatayca
El Kitabı, çev. Günay Karaağaç, Akçağ Yay., Ankara, 2003.
ERGİN, Muharrem, Türk Dil Bilgisi, Bayrak
Basım-Yayım-Tanıtım, İstanbul, 2002.
ERWIN,
Wallace M., A Short Reference Grammar of Iraqi Arabic, Georgetown University
Press, Washington, D.C., 2004.
GABAIN,
A. Von, Eski Türkçenin Grameri, çev.
Mehmet Akalın, TDK Yay., Ankara, 2007.
GENCAN, Tahir Nejat, Dilbilgisi, Tek Ağaç Yay., Ankara, 2007.
HACIEMİNOĞLU,
Necmettin, Karahanlı Türkçesi Grameri, TDK
Yay., Ankara, 2008.
HATİPOĞLU,
Vecihe, Türkçenin Ekleri, TDK Yay.,
Ankara, 1981.
HOLES, Clive, Modern Arabic: Structures Functions
and Varieties, Georgetown University Press, Washington, D.C., 2004.
KAMBUZIYA, Aliyeh K. Z.,
“Arabic
Definite Prefix: An Autosegmental Analysis”, South Asian
Language Review, c. XVII, no. 2, 2007, s. 63-73.
al-KHALESİ, Yasin M., Modern Iraqi Arabic,
Georgetown University Press, Washington, D.C., 2001.
KORKMAZ, Zeynep, Türkiye Türkçesi Grameri Şekil
Bilgisi, TDK Yay., Ankara, 2003.
MAHFÛZ, H., el-Elfâzu’t-Turkiyye
fi’l-Lehceti’l-Irâkiyye, et-Turâsu’ş-Şa‘bî VI, Bağdat, 1964.
MALMKJÆR, Kirsten, The Linguistics Encyclopedia, Routledge, New York, 1991.
MASLIYAH, Sadok, “Four Turkish Suffixes
in Iraqi Arabic: -li, -lik, -siz and -çi”, Journal of Semitic Studies,
sy. XLI (Güz 1996), s. 291-300.
McCARTHY, R. J.
ve dğr., Spoken Arabic of
Baghdad II, Bağdad, 1964.
OTURAKÇI, Nigar, On
Beşinci Yüzyıla Kadar Tarihi Türk Lehçelerinde +sIz / +sUz, Çukurova
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana, 2006. (Basılmamış Yüksek Lisans
Tezi)
RYDING, Karin C., A Reference Grammar
of Modern Standard Arabic, Cambridge University Press, New York, 2005.
ŞAHİN, Hatice, Eski Anadolu Türkçesi, Akçağ Yay.,
Ankara, 2003.
‘UMER (1933-2003), Ahmed
Muhtâr, Dirâsetu’s-Savti’l-Luğavî, ‘Âlemu’l-Kutub, Kahire, 2006.
ÜSTÜNER, Ahat, “Eski Türkiye Türkçesinde -sUz Eki”, Fırat
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Elazığ, 2001, c. XI, Sy. 2, s.
177-184.
WATSON, Janet C. E., The Phonology and Morphology
of Arabic, Oxford University Press, New York, 2002.
* Bu makale, 2012’de, Turkish
Studies adlı hakemli derginin 7/1. cildinin
1567-82 numaralı
sayfalarında yayımlanmıştır.
[3] Hadumod Bussmann, Routledge Dictionary
of Language & Linguistics, Routledge, New York, 1996, s. 1056.
[4]
Janet Watson, The Phonology and Morphology of Arabic, Oxford University
Press, New York, 2002, s. 7-8.
[5] Clive
Holes, Modern Arabic: Structures Functions and Varieties, Georgetown
University Press, Washington, D.C., 2004, s. 1; Watson, a.g.e.,
s. 8.
[6] A. Von Gabain, Eski Türkçenin Grameri, çev. Mehmet
Akalın, TDK Yay., Ankara, 2007, s. 43; J. Eckmann, Çağatayca El Kitabı,
çev.
Günay Karaağaç, Akçağ Yay., Ankara, 2003, s. 44; Muharrem Ergin, Türk
Dil Bilgisi,
Bayrak Yay., İstanbul, 2002, s. 157; Necmettin Hacıeminoğlu, Karahanlı Türkçesi Grameri, TDK Yay., Ankara, 2008, s. 13; Hatice
Şahin, Eski Anadolu Türkçesi, Akçağ
Yay., Ankara, 2003, s. 50; Tahsin
Banguoğlu, Türkçenin Grameri, TDK Yay., Ankara, 2007, s. 162-163; Zeynep Korkmaz, Türkiye
Türkçesi Grameri (Şekil Bilgisi), TDK
Yay.,
Ankara, 2003, s. 41-42.
[14] Bu kelime, daha çok, uzun yıllar
herhangi bir
yerde çalışan kişiler için kullanılan bir
kavram olmakla birlikte
hali hazırda çalışan herkes için de
kullanılabilmektedir.
[17] Sadok Masliyah, “Four Turkish
Suffixes in Iraqi Arabic: -li, -lik, -siz and -çi”, Journal of Semitic
Studies, sy. XLI (Güz 1996), s. 295.
[19] Masliyah, a.g.m.,
s. 295.
[20] Aliyeh K. Z. Kambuziya, “Arabic Definite Prefix: An Autosegmental Analysis”, South Asian Language Review, c. XVII, no. 2, (2007), s. 72; Faruk Abu-Chacra, Arabic An
Essential Grammar, Routledge, New York, 2007, s. 5.
[21] Yasin M. al-Khalesi, Modern Iraqi
Arabic, Georgetown University Press, Washington, D.C., 2001, s. 3.
[23] Konu ve örneklerle ilgili
olarak bkz. M.
Erwin Wallace,
A Short Reference Grammar of Iraqi Arabic, Georgetown University Press,
Washington, D.C., 2004, s. 170
vd.; al-Khalesi, a.g.e., s. 73-74; Watson, a.g.e.,
s. 193-195.
[24] El-Said Badawi ve dğr., A
Dictionary of Egyptian Arabic, Librairie du Liban, Beyrut, 1986, s. 312.
[29] Bkz. Beverly E. Clarity ve dğr., A
Dictionary of Irapi Arabic, Georgetown University Press, Washington, D.C.,
2003; El-Said Badawi ve dğr., A Dictionary of Egyptian Arabic, Librairie
du Liban, Beyrut, 1986.
[30] Bu ifadeyle, Mısır’da Hasan
el-Bennâ tarafından “İhvân-ı Müslimîn (Müslüman Kardeşler)” adıyla kurulan
grubun üye ya da sempatizanları kastedilmektedir.
[31] İsimden sıfat türetme, bu ekin
başlıca fonksiyonlarından biri olduğu
için mezkûr ek, zaman
zaman “sıfat eki” diye de anılır. (Bkz.
Ergin, a.g.e.,
s. 159)
[33] “Yunanistanlı” yerine sıkça kullanılan “Yunanlı” sözcüğü doğru bir ifade biçimi değildir. Bir kişinin Yunan
milletine mensup olduğunu anlatmak için Yunan ya da Yunanistanlı kelimeleri kullanılmalıdır.
[40] Mehmet Aygün, “Türkçe’deki -LIK Yapım Eki ve Bu Ekin Almancadaki Karşılık ve
Veriliş Şekilleri”, Fırat
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Elazığ, 2010, c. X, Sy. 2, s. 51-64.
[44] H. Mahfûz, el-Elfâzu’t-Turkiyye
fi’l-Lehceti’l-Irâkiyye, et-Turâsu’ş-Şa‘bî VI, Bağdat, 1964, s. 39.
[46] Nigar Oturakçı, On
Beşinci Yüzyıla Kadar Tarihi Türk Lehçelerinde +sIz / +sUz, Basılmamış Yüksek
Lisans Tezi, Adana, 2006, s.
1.
[47] Ahat Üstüner, “Eski Türkiye Türkçesinde -sUz Eki”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi,
Elazığ, 2001, c.
XI,
Sy. 2,
s. 177-184.
[55] Bu biçimbirim, aslen Farsça
olmakla birlikte, Arapçaya Türkçe üzerinden geçmiş olup günümüz Arap
lehçelerinden bazılarında hâlâ kullanılmaktadır. (bkz. Watson, a.g.e.,
s. 193.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder