2 Ekim 2015 Cuma

KISACA AKIL, ZEKÂ, MANTIK


"Akıl", "zekâ" ve "mantık" kavramları sıklıkla birbirine karıştırılır. Oysaki bunların hiçbiri, bir diğeriyle aynı şey değildir. Kısaca izah edelim isterseniz:

-Tamamı Arapça olan bu kelimelerden biri olan "zekâ", insanın içerisinde bulunduğu evreni beş duyusuyla algılayıp anlamlandırmasını sağlar. Bu yüzdendir ki zekânın bir irâdesi yoktur ve insanlardaki kadar olmasa da hayvanlarda da bulunur. Hatta zekâ tek tip olmayıp "sosyal zekâ, müzik zekâsı, matematik zekâsı vs." gibi şubelere ayrılır.

-"Akıl" ise "zekâ"da olduğu gibi evrendeki nesnelerin beş duyu ile algılanmasını değil "o nesneler arasındaki bağlantının kurulmasını" sağlar. Bu yönüyle "akıl" bir irâdeye ve muhâkeme ile hüküm verme kabiliyetine sahiptir. Bu yeteneğe sahip olmadıkları içindir ki hayvanlar, duyularını harekete geçiren zekâlarıyla etraflarındaki nesneleri algılasalar da onlar arasında bir bağlantı kuramazlar.

-"Mantık" ise hem "akıl" ve hem de "zekâ"dan daha farklı olarak basitçe "akıl yürütme biçimi" şeklinde tanımlanabilir. Buna göre kişi, nesneler arasındaki ilgiyi kurarken kendi muhakeme kabiliyeti çerçevesinde bir yöntem belirler ve o yöntem neticesinde ulaşmış olduğu sonuca göre hüküm verir. Pek tabi bu hüküm o bireye göre mantıklı olsa da genel geçer olmayabilir.


Bütün bu tanımlamalar bize bu üç kavramın "şaşmaz" ve "yanılmaz" olmadığını gösterdiği gibi, her zaman ve zeminde "genel geçer sonuçlar" elde edemediklerini ve özellikle de metafizik konularda yetersiz olduklarını, hele hele dinî metinlerin sadece onlara istinat edilerek anlaşılmaya çalışılmasının da son derece tehlikeli olduğunu gözler önüne sermektedir. Bütün bu araçların sağlıklı kullanımı; ciddi bir ilim birikimi, hikmet ve basireti de gerektirmektedir, vesselâm...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder